Birkaç alternatifi olmak ile birlikte çakmak taşı ailesinden, siyah düz yüzeyli bu ‘’basit’’veya ‘’mütevazı’’ taştan ilk bahis M.Ö. 4. yüzyılda Sanskritçe bir metinde geçer. Zaman içerisinde asit karışımı yöntemi gelişmiştir.
Mecazi birçok deyimlerde insanın kişiliği için kullanıldığı gibi altının ve gümüşün saflık derecesini ölçmeye yarar. Bu günün teknolojisi ile indüksiyle plazma spektrometresi veya X ışını fluoresansı gibi tekniklerin sonuçları mükemmele yakın olmakla birlikte. Mihenk taşı hala kullanılmaktadır.
Peki !.. ‘’basit ‘’ veya ‘’mütevazı’’ olmak erdem değil midir sizce? Ermişin veya bilgenin tıpkı mihenk taşı misali insanı veya meseleyi tanıması veya tanımlaması gibi…
Mihenk Taşı
Kuyumculukta Ocak Nedir?
Ocak işin temelidir.İşlenecek altın ve gümüşün istenilen ayarda eritilerek tel veya astar olarak çekildiği yerdir.Grafit potalarda kömür ateşiyle eritilen maden,çelik kalıplara dökülür ve bilahare astar için düz,tel için oluklu silindirlerden istenilen ölçüde çekilebilir.Ocakta %1-2 fire olabilir.Tel kompas ile astar mikronla ölçülür.Bazı atölyeler küçük gramajlı işlerini oksijen ateş vb.yöntemler ile kendi imkanlarıyla yerlerinde de yapabilirler…
Kuyumculukta Cila Nedir?
Mücevherat üretiminin ürünün satışa sunulmadan önceki son ve olmazsa olmaz safhasıdır. O büyüleyici parlaklığı sunan ustadır.
Yaldız Kaplama: Gümüş ve Altın varakla suda anot katot elektroliz usulü ile yapılır.
Rodaj: Sıvılaştırılmış rodyumdan gelir. Değişik renklerde olur. Özellikle beyaz altında rengi pekiştirir.
Cila işleminde de fire payı olağandır.
Kuyumculukta Ramat ve Ramatçılık Nedir?
Atölyelerde çalışma sırasında farkına varmadan çeşitli şekillerde verilen maden kayıplarını;tezgah,su,yer,cila vs. gibi.. ramatlar oluşur , bunları toplayıp değişik yöntemlerle tekrar kazanama işlemine ramatçılık denir.
Biz sanatkârlar mesleğimizden başka bazen de yaptığımız eserlere âşık oluruz… Aslında onlara gönlümüzü kaptırırız bir nevi.
Sevdalanırız, çünkü üretirken tüm duygularımızı yani umutlarımızı, kahroluşlarımızı, aşklarımızı ve isyanlarımızı katarız…
Evet, hayatı ve evreni farklı düşünen insanlarız, her şeyi hissederek yaşarız ve hissettiklerimizi sanatımıza aktarırız…
Bakmayın deli oluşumuza, coşkuluyuz bazen ise içine kapanık…
Ama biz sanatkârlarız…
Sevgilerimle;
Hraç Arslanyan
Duygularımı şiirle aktaramam, şair değilim; kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, dansçı değilim Ama hepsini müzikle yapabilirim. Ben bir müzisyenim…
W.Amadeus Mozart
der büyük üstad …Naçizane bense bunları milyonlarca yıl yer altında yatan kıymetli maden ve taşlarla dile getirmeye çalışıyorum.Çünkü ben bir sadekârım…(kuyum sanatkârı)
Hraç Arslanyan Ustamızın sihirli elleriyle yaptığı;18K, beyaz altın, pırlantalı, fiyonk broş çalışması…
Biz sanatkarlar! Bilin ki ellerimizdeki kudret ve maharet bizlere ait değildir. Tanrının bahşettiği güzellikleri ortaya çıkartmaya çalışan vasıtalarız…
Hraç ARSLANYAN
AMCAM HAGOP;
Bugün,halen Kanada’da ailesiyle birlikte yaşayan, 82 yaşında ve artık sanatımızdan emekli olan,hiçbir kelimede riya olmadan kıymetli bir ustadan bahsetmek istiyorum,Hagop Arslanyan..Namı değer Halterci Hagop.. Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin! Kaybettiklerimizin arkasından ağıt yakacağımıza, yaşarken sevgimizi ve saygımızı gösterelim diyenlerdenim…
Kapalıçarşı kültürü ile yetişmiş bizler ustanın ne olduğunu bilen ve anlayan sanırım son nesilleriz.
Usta; Bir babanın yarısı. Mutlaka Ailenden çok şeyler görmüş ve yaşamışsındır amma
küçük yaşta sadece sanatı ve mesleği öğrenmeği değil, hayatı tanırsın. Rehberindir önündeki uzun hayat yolunda, rol modeldir.Her haline her şeyine özenirsin tıpkı baban gibi.
Burada önemli bir şans unsurunu paylaşmak isterim. Eğer olur da ustan kumarbaz, yalancı vs. ise vay haline, O’nu kopyası olmaman içten değildir.. Çalışırken arabesk dinlemen, iyi bir esnaf olamaman, hayata bakışın, hal ve hareketlerin… Velhasıl, tüm yaşamının kötü yönlerini rol-model almışsındır istemeden..
Ben şanslı olanlardandım. Amcam yani ustamla, o zamanki teknolojiyle atölyemizde klasik batı müziği dinler, Türk sanat müziği ile coşar, ajansı kaçırmazdık. Kitap okumaya, (Şaşırmayın! Kapalı Çarşı ustası olarak çok farklıydı), O’ndan alıştım. Evinde zengin bir kütüphanesi vardı. Kültürel gezilere katılmayı, yemeyi, yedirmeyi, Onunla gördüm. Çok ufak yaşlarımdan itibaren beni oğlundan ve kızından ayırt etmeden gezdirmiş ve ihtimam göstermiştir.
Hagop Arslanyan; Coşkulu, heyecanlı ve duygulu bir insan ve bunu sanatına yansıtan ustaydı. Dostları ve misafirleri eksik olmazdı. Severdi ve sevilirdi. Ben sadece sanatı değil insanı, doğayı ,müziği, nebatı sevmeyi O’ndan öğrendim.
Benim gibi kaç kalfanın ustasının yazdığı kitapları var? Özellikle “Adım Hagop memleketim Tokat” mutlaka okunası bir kitap. Doğduğu ve çok küçük yaşta ayrıldığı Tokat’tan o kadar güzel bahseder ki!
Sevgili Ustam! Hagop Arslanyan ! Babamın yarısı, iyi ki vardın ve varsın! Yaşadığım müddetçe hep var olacaksın! Çünkü babamdan sonra beni var eden sensin..
Atölyemde yetişen tüm kalfalarımın senin için dedikleri gibi “Ustamın ustası’’veya ‘’büyük usta”…
Emeklerine Saygıyla…
Kalfalarından
Hraç Arslanyan
MÜCEVHER VE TAKI ÜRETİMİ ATÖLYE EĞİTİMİ
“Tonlarca toprağın içindeki bin yıllık uykusundan uyandırıldı maden. Önce ateşle sınandı, ardından silindirlerin altında ezildi.. Bütününü bulması için kesildi, eğelendi. Yüz parçaya ayrıldı.
Birbirini tamamlasın diye iğne ucu kadar ince ateşte parçalar birleşti. İhtişamla parlamak için fırçalara boyun eğdi… Bir gelin gibi hazırdı artık, kendisini 900 milyon yıldır toprak altında bekleyip, keskiyle parlayan sevgilisi elmasın kalbine mıhlanmasına…”
Yukarıda hayat öyküsünden bir parça anlatılan mücevher için kısaca ,kıymetli madenlerin insan bedenine ve zevkine uygun olarak şekillendirilerek, değerli taşlarla süslenmesiyle oluşan süs eşyası diyebiliriz.
Mücevherler, binlerce yıldır, kah kötülüklere karşı bir tılsım, kah sosyal konuma işaret eden bir simge, kah güzel zamanların tanığı olarak insan hayatında bulunuyor.
Alınma ve takılma sebebi her ne olursa olsun, hem doğada çok nadir bulunan değerli taş ve metallerden imal edildiğinden hem de yapımı ustalık gerektirdiğinden daima çok değerli olagelmiştir. Uzmanlık gerektiren bu ustalık, yıllarca sır gibi saklanmış, sadece emeği, sabrı ve sanata gösterdiği itinayla “hak eden”e verilmiştir. Usta-çırak ilişkisinin sırrı ve başarısı da buradan gelmektedir.
Bizler Mahrec Sanatevi’ndeki mücevher atölyesinde bu sırrın peşinde koşan ve buna sevgi ve sabır gösteren “talebelerimiz”le ustalarımızdan aldığımız bilginin mirasını paylaşıyoruz.
Mahrec Sanatevi’nin atölyeleri, salt bir kuyumculuk eğitimi veya incik-boncuklarla verilen takı tasarımı kurslarından öte Kapalıçarşı ekolünün tecrübeli ustalarından Hraç Arslanyan’ın 1986′ da kurduğu atölyesinin kalbinde oluşturuldu. Yıllardır olduğu gibi hali hazırda da, mücevher üreten bu atölyede her şey yaşıyor ve her şey gerçek… Atölyemizde sanatımızı ellerine güvenle teslim edeceğimiz yeni ustalar yetiştiriyoruz.
Butik mücevherler üreten atölyemiz, bu seçkin tavrını eğitimlerine de yansıtıyor. 10 kişilik mücevher atölyemiz de her öğrencinin eğitimi birebir gerçekleştiriliyor.
Usta-çırak eğitiminin incelikleriyle, modern eğitim programların bir kuyumcu titizliği ile sentezlendiği mücevher atölyemiz, zaman zaman Kapalıçarşı’nın diğer mücevher ustalarını da çalışma atölyesi ve seminerlerle ağırlıyor…
Ustanın Kaleminden …
Sevgili Yaşamın Sanatkârları; PR şirketi olan bir dostumuz geçenlerde sosyal medyanın bilgileri ve değerleri ne kadar çabuk tükettiğinden bahsetti… Buna rağmen Ustanın kaleminden bir şeyler paylaşmak istedim…
Dostlarıma sohbetlerimde, sanatımızı öğrenmeye gelen öğrencilerimizin bizlere de birçok şey kattığına tanık olduğumu söylerim. Evrende hiçbir şey tesadüfü değildir ve her bireyin bir misyonu veya mesajı olduğu kanaatindeyim.
Bu güzel kıymetli anlar Mahrec Ailesinde sıkça yaşanmaktadır. Ustanın bile yaşamın sanatına dair çırağından öğreneceği bir şeyler vardır fikrinde olup, ailemizdeki çıraklara (aslen yaşamın sanatkârlarına) sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İyi ki varsınız…
Hraç ARSLANYAN